İlaç allerjileri
Çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar, pek çok yararlı etkilerinin yanı sıra bazı kişilerde istenmeyen etkilere yol açabilirler. İstenmeyen bu etkilerin sadece çok küçük bir yüzdesi gerçek allerjik reaksiyonlardır. Bu olgularda ilaç, duyarlı hastanın bağışıklık sistemini etkileyerek allerjik belirtilere yol açan biyokimyasal olayları başlatır.
Başlıca allerjik ilaç reaksiyonları nelerdir?
Gerçek bir allerjik reaksiyon geliştiğinde, görülebilen belirti ve bulgular bağışıklık sisteminin reaksiyon veren bölümüne göre değişir. En şiddetli allerjik reaksiyon anafilaksidir. Bu tipteki allerjik reaksiyonlarda “immunglobulin E” adlı antikorun aşırı yapımı söz konusudur. Bu antikorlar ilaçla bağlanacak şekilde programlanmıştır. İlaç alındıktan sonra “mast hücresi” adı verilen hücrelerin yüzeyine tutunmuş olan immunglobulin E molekülleriyle bağlanır ve mast hücrelerinden “histamin” ve diğer bazı biyokimyasal maddelerin salınmasına neden olur. Hastalarda sıcaklık hissi, kaşıntı, ürtiker, boğazda şişme (larinks ödemi), astım krizi, kan basıncında düşme, kalp ritminde bozulma, bulantı, kusma, karında kramplar ve şok gibi semptomlardan biri veya birkaçı gelişebilir; nadir de olsa ölüm görülebilir. Bu semptomların olması durumunda, adrenalin adlı ilaç başta olmak üzere acil tedavi uygulanmalıdır. Anafilaksi sonucu nadiren görülebilen ölümlerin en önemli nedeni, acilen adrenalin uygulamakta geç kalınmasıdır.
Anafilaktik reaksiyonların çoğu ilaç alındıktan sonra ilk bir saat içinde ortaya çıkar. Hastaların % 5-20’sinde ise, anafilaktik reaksiyon saatler sonra tekrar eder. Bu özellikle başlangıçta şiddetli reaksiyon gelişmiş olan kişilerde söz konusudur.
En sık görülen allerjik ilaç reaksiyonu, tedaviyi izleyen birkaç gün ile iki hafta içinde ortaya çıkan, ürtiker olmaksızın kızamığa benzer (morbiliform) bir döküntü şeklindedir (Resim-1).
Resim-1
Buna, deride ilaca karşı reaksiyon gösteren özel bazı bağışıklık sistemi hücreleri neden olur. Olguların çoğunda sadece deri etkilenir ve ilacın kesilmesini izleyerek döküntü de kaybolur. Şiddetli olgularda kortikosteroid tedavisi gerekebilir. Kaşıntı varsa, antihistaminler yararlıdır.
Bazen ilaç kullanımını izleyen birkaç gün/hafta içinde deride ok atılan hedefe benzer döküntü (hedef lezyonu) ortaya çıkar. Bu durum “eritema multiforme” olarak adlandırılır (Resim-2).
Resim-2
Daha nadir olarak ilaç döküntüsüyle birlikte içi su toplamış kabarcıklar ve hedef lezyonları oluşabilir. Bu durum, “eritema multiforme major (Steven’s-Johnson sendromu)” olarak adlandırılan ciddi bir komplikasyonun işaretidir ve acilen hekime başvurulmalıdır (Resim-3).
Resim-3
“Toksik epidermal nekroliz” ise Steven’s-Johnson sendromu’ndan daha ağır bir tablodur. Genellikle bir ilacın kullanımını izleyen birkaç hafta içinde ortaya çıkar. Hastaların derisi adeta sıcak suyla haşlanmış gibidir ve yer yer soyulur (Resim-4). Bazen ölümcül seyredebilen ağır bir tablo olduğundan hastalar yoğun bakım ünitelerinde tedavi edilmelidir.
Resim-4
Bazen bir ilacın kullanımı sırasında madeni bir para büyüklüğünde, yuvarlak, hafif kaşıntılı bir lezyon çıkabilir. İlaç kesildikten bir süre sonra kaybolur. Aynı ilaç tekrar kullanıldığında aynı yerde aynı şekilde ortaya çıkar. Bu durum “sabit ilaç döküntüsü” olarak adlandırılır (Resim-5).
Resim-5
Bir ilacı kullanan kişilerin sadece çok az bir bölümünde allerjik reaksiyonlar görülür. Bazen bu ilacın kimyasal yapısıyla ilişkili olabilir. Penisilin ve sülfonamid grubu antibiyotikler, bir gut ilacı olan allopürinol, sara ilaçları ve kalp ritmini düzenleyen ilaçlar sık olarak allerjik reaksiyonlara yol açar. Allerjik reaksiyon gelişme riski, ilacın uzun süre ve aralıklarla kullanılması, yüksek dozlarda alınması ve injeksiyon yoluyla uygulanması durumunda artabilir. Ancak en önemli faktör, kalıtsal olarak aktarılan bağışıklık sisteminin allerji geliştirme eğilimidir.
Allerjik olmayan ilaç reaksiyonları nelerdir?
İlaçlara bağlı allerjik olmayan reaksiyonlar çeşitli mekanizmalarla ortaya çıkar. Olguların çoğunda, belirli bir ilacın yüksek dozları özellikle uzun süreli kullanım sonucu toksik etkili olabilir. Örneğin vankomisin adlı antibiyotik işitme kaybı ve böbrek fonksiyon bozukluğuna neden olabilir. Eritromisin gibi bazı ilaçlar ise mide bulantısına yol açabilir. Allerjik hastalıkların çoğunda ilk seçenek olarak kullanılan antihistamin ilaçların en bilinen yan etkisi, değişen derecelerde uyku haline yol açabilmeleridir. Ancak bunlar gerçek allerjik reaksiyonlar olmayıp hastalar düşük dozlarda aynı ilacı tolere edebilirler. Karaciğer veya böbrek fonksiyon bozukluğu veya ilaç etkileşimleri sonucu ilacın vücuttan atılmasında bir bozulma olması durumunda da toksik etkiler ortaya çıkabilir. Nadir bazı durumlarda ise belirli bir ilacın yıkımında rol oynayan bir enzim eksikliği söz konusu olabilir. İşte bütün bu istenmeyen ve allerjik olmayan reaksiyonlar hastalar ve hatta bazen hekimler tarafından yanlışlıkla allerjik olarak yorumlanabilmektedir.
İlaç allerjilerine nasıl tanı konur?
İlaç kullanırken beklenmeyen ve istenmeyen bir yanıt geliştiğinde, doktorunuz bu reaksiyonun allerjik olup olmadığını ve eğer allerjikse hangi ilaca bağlı olduğunu belirlemek amacıyla çeşitli faktörleri göz önüne alacaktır:
- Gözlenen belirti ve bulgular allerjik bir reaksiyona mı bağlıdır?
- Hasta son olarak hangi ilaçları kullanmıştır? İlaçlara bağlı allerjik reaksiyonların çoğu ilacın kullanılmaya başlanmasından günler ve haftalar sonra ortaya çıkar. Aylardır tolere edilen bir ilacın daha sonra reaksiyon oluşturma riski daha düşüktür.
- Şüpheli ilaçların allerjik reaksiyona neden olma riski ne kadardır?
Günümüzde özel ilaç alerjilerinin tanısı için kullanılan testler oldukça sınırlıdır. Penisilin ve insülin için immunglobulin E varlığını gösteren deri testleri kullanılmaktadır. Diğer ilaçlar için de benzer testler yapılabilir; ancak bu testler henüz yeterince standardize edilmemiştir.
Geçmişte belirli bir ilaca allerjik reaksiyon gösterdiyseniz bu ilacı tekrar alabilir misiniz?
Olguların çoğunda, hastanın bu ilacı bir daha almaması, gerektiğinde farklı bir ilaç kullanması önerilir. Ancak yapılan çalışmalarda, penisilin allerjisi olan kişilerin % 70’inde beş ile on yıl içinde bu durumun kaybolduğu gösterilmiştir. Özel deri testleri ile bu ortaya konabilir. Testler negatif bulunursa hasta tekrar penisilin ve türevlerini kullanabilir.
Hastalar gelecekte kendilerini tedavi edecek hekimleri daha iyi bilgilendirebilmek amacıyla daha önce kullandıkları ilaçlara bağlı reaksiyonlar hakkında gerekli kayıtları saklamalıdır. Bu ilaçla benzer ilaçlardan kaçınmak ve mevcut durumu belirten bir künye takmanın gerekli olup olmadığı konusunda hekime danışılmalıdır. Bu konuda en önemli faktör, herhangi bir ilaç kullanırken ortaya çıkan beklenmeyen reaksiyonlar hakkında hekimin bilgilendirilmesidir.